Üç yıl önce Ararat bölgesinde çocuklarının önünde eşi Diana’yı 21 kere bıçaklayarak vahşice katleden Volodya Muradyan, üç buçuk yıl hapis cezası aldı. ‘Şiddetsiz Toplum’ (Society Without Violence) üyesi Sona Hovagimyan, Diana'nın davasını ve Ermenistan’daki aile içi şiddeti anlattı.
Sona Hovagimyan: ''Bir vakada, kadının aile içi şiddete uğradığı çok açıktı, bedeninde yara izleri bile vardı. Fakat eşini döven zanlı, mahkemece serbest bırakıldı. Maalesef, Ermenistan'da ‘aile içi şiddet kanunu’ yok.”
Türkiye’de gündemdeki yerini koruyan ve çetelelere konu olan kadın cinayetleri, Ermenistan’da da ciddi boyutlarda. Son olarak üç yıl önce Ermenistan'ın Ararat bölgesinde çocuklarının önünde eşini 21 kere bıçaklayarak vahşice katleden Volodya Muradyan'ın davası, 24 Aralık 2015'te sonuçlandı. Üç yıl süren davada, Muradyan'ın 'haksız tahrik' sonucunda eşi Diana Nalbandyan'ı öldürdüğüne karar verildi ve Volodya Muradyan yalnızca üç buçuk yıl hapis cezası aldı. Davanın bütün sürecini takip eden Şiddetsiz Toplum (Society Without Violence) STK üyesi Sona Hovagimyan'la Diana'nın davasını, Ermenistan'da aile içi şiddeti, kadın haklarını ve bu konuda verilen mücadeleyi konuştuk.
‘Karar subjektif’
Söz konusu davanın kararının subjektif olduğunu vurgulayan Hovagimyan, dava sürecini şu şekilde özetledi: ''Davada ilk bilirkişi, cinayet sırasında zanlının hiçbir etki altında olmadığını kaydetmişti. Fakat ikinci bilirkişi, Muradyan'ın 'haksız tahrik'e uğradığı ve bunun etkisi altında kalarak eşini öldürdüğü sonucuna vardı. Üçüncü ve temel bilirkişi ise zanlı Muradyan'ın, eşi Diana tarafından yıllar boyunca ahlaki ve psikolojik baskı altında olduğunu ve bu baskı sonucunda da cinayeti işlediğini belirtti. Bu kararın çok subjektif olduğunu düşünüyorum. Karar yalnızca zanlının görüşlerini temel alarak verildi. Diana Nahabedyan hayatta olmadığı için maalesef onun hikâyesini bilmiyoruz. Kadının ahlaki durumunu gerekçe göstererek cinayeti haklı gösteriyorlar. Kadının ahlakını tartışarak eşini çocukların önünde 21 kere bıçaklayarak öldüren zanlıyı 'haklı' görüp yalnızca üç buçuk yıl hapis cezası verilir mi? Bu tür kararlarla suça teşvik ediyorlar ve '’Kıskançlık yüzünden eşinizi öldürebilirsiniz ve yalnızca üç yıl hapis alırsınız'’ diyorlar. Bunu adalet sisteminin bir eksikliği olarak görüyorum. Bu karar, aslında bu tür suçları ve kadına yönelik şiddeti teşvik edici.''
Diana'nın Nahabedyan’ın davasını başından beri takip ettiklerini söyleyen Hovagimyan, bundan sonra yapılacaklarla ilgili şu bilgileri paylaştı: ''Davadan çıkan bu karara, Diana'nın annesi itiraz edebilir. Onunla bunu henüz konuşmadık, dolayısıyla ne yapacağını bilmiyoruz. Yurt dışında yaşamak istediği için belki de şikâyette bulunmaz. Şiddetsiz Toplum tarafından bu davanın analizi ve basın açıklaması yapılacak. Amacımız, yaşananı olanca şeffaf bir biçimde ortaya koyup toplumun bilincini arttırmak, aynı zamanda sistemin eksiklerini göstermek.''
Şiddetsiz Toplum’un temsilcisi Hovagimyan, şiddete uğrayan kadınların çoğu zaman bir de ‘kötü kadın’ olarak damgalandıklarını vurguluyor: ''Bir vakada, kadının aile içi şiddete uğradığı çok açıktı, bedeninde yara izleri bile vardı. Fakat eşini döven zanlı, mahkemece serbest bırakıldı. Maalesef, Ermenistan'da ‘aile içi şiddet kanunu’ yok. Hem adalet sistemi, hem polis güçleri, yanlış politika izliyor. Çoğu zaman, şiddete uğrayan kadın bir de 'kötü kadın' olarak damgalanıyor. Şiddete uğruyorsan sende bir sorun vardır, kadınsan olayları abartıyorsundur. Bu sene 10'dan fazla kadın, aile içi şiddete uğrayarak hayatını kaybetti. Şiddetsiz Toplum olarak davaları sıkı bir şekilde takip ediyoruz, eylemler düzenleyerek adalet talep ediyoruz.”
Devlet desteği
Geçtiğimiz yıllarda adalet sisteminde hiçbir gelişme olmadığını söyleyen Hovagimyan, hâlihazırdaki durumu şöyle özetledi: “Günümüzde bile, dava sürecinde kadınların beyanını esas almayan hâkimler var. Bu noktada radikal bir değişiklik gerekiyor, bunun için de uzun vadeli çalışmalar yapılmalı. Bu çalışmaları sağlamak devletin görevi, fakat devlet bu sorumluluğu üstlenmiyor ve bütün yük STK'lara kalıyor.” STK'ların çeşitli barınaklar kurarak kadınlara destek verdiğini, ancak devletin bu konuda da hiçbir yardımda bulunmadığını kaydeden Hovagimyan, “Bu nedenle de kadınlar şiddete uğradıklarında çoğu zaman polise başvurmuyor, başvursalar bile hiçbir destek ve sonuç alamayacaklarını biliyorlar. Bu şartlarda radikal değişimden bahsetmek pek gerçekçi değil. Devletin desteği olmadığı sürece STK'lar mucizeler yaratamaz'' dedi.
Beş yılda 30 kadın öldürüldü
Ermenistan'da kadınlar için iki barınak bulunuyor, ikisi de STK'lar tarafından kurulmuş. Kadınlara yardım ve destek hatları üzerinden verilen danışmanlık hizmeti içinse yılda üç bin ila beş bin kadın başvuruyor.
Ermenistan Cumhuriyeti Emniyet güçleri, 2015'in ilk yarısında, 447 aile içi şiddet vakası yaşandığını kaydetti.
Kadın haklarıyla ilgilenen kurumların kaydettiği aile içi şiddet vakalarının sayısı ise yılda iki bini buluyor.
2010-2015 arasında aile içi şiddet yüzünden 30 kadın hayatını kaybetti ve 45 çocuk anne bakımına muhtaç kaldı.
AGİS'in 2011 verilerine göre, Ermenistan'da ankete katılan kadınların yüzde 50'sinden fazlası, aile içi şiddete maruz kalıyor.
2013’te Ermenistan hükümeti, aile içi şiddete karşı yasa tasarısını reddetti.